29.02.2012

yaşlı heyecan

Bir iş yapmak istendiğinde hemen atılırdı bir coşkuyla ve şevkle. Görenler, şahit olanlar onun bu coşkusuna hayran kalırdı; kalmamak da mümkün değildi zaten. Onun yanındakiler ondan güç alırdı, sanki totemleriydi onların. İşin bitiminde de aynı şeyler devam ederdi yorulmuyordu, gücü azalmıyordu. Çokça zaman yanında kalmama rağmen istediğimi sorabilmiş cevaplara ulaşabilmiş değildim. Öyle de kaldı. Aradan geçen uzunca senelerden geri beslediğim o hayranlık hala duruyordu. Aklıma geldiğinde sanki canlanıyordum. Bir pazar günü ansızın onu gördüm. Önce o olup olmadığı konusunda tereddüte düştüm lakin ta kendisiydi. Elimi omuzuna koydum geriye döndü bana baktı önce bir göz gezdirdi üstümde, baştan aşağıya süzdü beni. Ardından oturup bir yerde kahve içtik biraz konuştuk geçmişten. Ama bir şey dikkatimi çekmişti yaşlanan sadece bedeni değildi o coşkusu-heyecanı da yaşlanmıştı o da güç kaybetmişti. Aynı zamanda onu hatırıma getirirken bende oluşan canlılık da azalmıştı. Anlaşılan hayat onu yormuştu bu yorgunluk ondan heyecanını alamamış ama oldukça zayıflatmıştı. Soracağım onca sorudan vazgeçtim. Olanların insanı yormamasının mümkün olmadığını anladım. O zamanlarda yoruluyordu demek ama bunu yansıtmıyordu. Bir küheylan gibiydi son damlasına kadar gidecekti. Bu sefer içimde oluşturduğu duygu öncekinden daha derin bir duyguydu. Tıpkı onun heyecanı gibi yaşlı ama köklüydü. Yanımdan ayrılırken yüzümde oluşan tebessümde onun heyacanıydı.
resim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder